25 Eylül 2014 Perşembe
Olmalı
-Evim burası olmalı ben burada doğmuş olmalıyım, hatırlıyorum evet...Şu köşede bir çeşme vardı musluğu bakırdan, ben doğduğum yıl dikilen kavak ağaçları evet hatırlıyorum, şimdi görmesem de evim burası olmalı.
Bir balkon vardı küçük kasabaya tepeden bakmamı sağlayan, akşam olunca karşıda görünen adı Şel diye bir semt vardı, önünden ırmak akardı o kentin, bense epey uzak kalırdım kurbağaların senine, parıldayan ışıkları suya vurduğu zaman aksi gökyüzünde ki yıldızları andırırdı.
Kendimi karanlığa gizlenmiş bir yaratık gibi hissederdim, ışıklarına baktıkça ve beni uyandıran tren sesi az uzakta... Evet, evim burası olmalı, artık çok uzakta da olsa...
-Bayramları hatırlıyorum…
Babamla küs olan amcalarımın yeniden görüşebilmek için, tek barışma bahanesi bayramları, Kapı çalardı içeriye sessizce girip babama bakıp sarılıp ağlarlardı, sertti mizaçları ama amcalarım duygusal adamlardı.
Toprak yola bakan demirden parmaklıklı bir pencere vardı okuldan dönüşte uğradığım ve armut ve elma desenli eski tül perdenin aralığından gözüken bir elli beş boyunda, gençliğinin bana benzetildiği babaannem vardı ekmek kızartırdı... Evet, hatırlıyorum evim burası olmalı...
Anılarımınsa asla kiracı olmadığı, benim dediğim ve kavga etsek de kovulmadığım, apartmandaki ev sahibelerinin kiracı diye dışlamadığı... Sokağım vardı trafik lambasız, tenekeden trampet yapardım ay çekirdeği sapından çomak...
ve şairin dediği gibi tamda ibne dünyanın kıçına layık, ıslatıp ıslatıp sokacak büyüklükte değneklerin çıkarttığı gürültüyle mahalle ayağa kalkardı, çın çın sesimin karşıki dağlara çarpıp tekrar acımasızca göğsüme vurması, ağzıma dolan kan ve utandığım için elden alemden yutmak zorunda kaldığım ve hep karardığım... İç çekişimin yankılandığı yanık sesli türkülerimle ortalığı kaynattığım, annemin evde kalacak bu deliyi kim alır? Diye kovaladığı sokağım...
Ve benim evim elektrik kesilince gaz lambalı, kireçten badanalı, toprak damlı, çörteninden çamur akan ve her güz amcamla tepesine çoraktan saç yaptığım tahta kolonlu ve üç gözlü yaşlı bir amcaydı.
Belirli belirsiz karartılar vardı, ışıklar vardı göz kamaştıran yılanlar vardı kuşburnunun dibinde... Düşlerimde fersahlar oynardı evet bu benim uykum olmalı, benim sonum olmalı, bu dünyaya ayak uyduramayan bedenimin, infilak etmesi ilk defa pornografik film gören bir gencin hissettiği kadar tahrik edici olmalı, benim öyle bir ölümüm olmalı ki gören herkes imrenmeli...
Ağızlarının suyu akmalı ve ölmek için sıraya girmeliler evet her şey eskimeli, rafa kaldırılmalı küf tutmalı ve unutulmalı tıpkı çocukluğum gibi…
Ve benim evim elektrik kesilince gaz lambalı, kireçten badanalı, toprak damlı, çörteninden çamur akan ve her güz amcamla tepesine çoraktan saç yaptığım tahta kolonlu ve üç gözlü yaşlı bir amcaydı...
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder